Risk Sermayesi

RİSK SERMAYESİ

 

I- RİSK SERMAYESİ (Venture Capital) ve GİRİŞİM SERMAYESİ (Private Equity)  NEDİR?

 

Risk Sermayesi Teknoloji ağırlıklı sanayileşme stratejisinin benimsendiği başta ABD, İngiltere, Fransa, Japonya, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan risk sermayesi genel olarak; dinamik, yaratıcı ancak finansal gücü yeterli olmayan girişimcilerin yatırım fikirlerini gerçekleştirmeye olanak tanıyan bir yatırım finansmanı biçimi olarak tanımlanabilir.

 

Risk sermayesi yatırımında var olan risk; yeni bir ürün yaratılması ve piyasada tutulması riskidir. Ancak yüksek riskin yüksek getiriyi getireceğinden yola çıkan bu finansman modelinde; alınan riskin başarıya dönüşmesi durumunda sağlanacak yüksek kar marjı ve büyük satış hacminden kaynaklanan verimlilik artışı bu şirketlere ortak olmak suretiyle finansman sağlayan yatırımcıların faydasını oluşturur.

 

Örneğin okul veya iş yaşamında sıkça kullanılan post-it not kağıtları veya tippex kapatıcı boyaları ile temizlikte kullanılan scotch-brite temizlik süngerleri vb.gibi ürünleri önce icat etmek bir başka ifadeyle yaratmak, sonrada piyasaya sunmak isteyen şirketlerin finansman ihtiyaçları girişim sermayesi finansmanının konusudur. 

 

Söz konusu finansman ihtiyacı, yukarıda sayılan ürünleri araştırma geliştirme aşamasından, pazarlama aşamasına kadar olan tüm süreç için ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, bu ürünlerin piyasada başarılı olması durumunda ise yüksek kar marjları ve büyük piyasa payları gerçekleştirilmektedir.

 

İngilizcede “Private Equity” olarak adlandırılan “girişim sermayesi” kavramı ise “risk sermayesi” kavramını da kapsayacak şekilde, fikirlere ve henüz başlangıç aşamasındaki yeni kurulmuş şirketlere yapılan yatırımların yanında, satın almaları, yeniden yapılandırmaları ve büyüme stratejisi güden genellikle 3–10 yıllık şirketlere yapılan büyüme ve genişleme yatırımlarını da kapsayacak şekilde kullanılmaktadır.

Girişim sermayesinde temel süreç, piyasa içinde boşluğu ve ihtiyacı hissedilen parlak bir fikir ya da buluşun araştırma geliştirme (ar-ge) aşamalarından başlayarak, pazarlama ve satışına kadar geçen dönemdeki sermaye ihtiyacının karşılanmasıdır. Sistemin işlerliği ise bu sermaye ihtiyacını karşılamak üzere, fon fazlası olan yatırımcıları ya da nakdini değerlendirme peşindeki girişimcilere bu süreci finansal olarak karşılama görevi vermektedir.

 

Dinamik bir sermaye akışının olduğu günümüz ekonomisi ve iş dünyasında bu tür bir sermaye oluşumu, ihtiyaçlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Girişim sermayesi yatırımında söz konusu olan risk durumu, yeni bir ürün yaratılması ve piyasada tutulup tutulmaması riskidir. Elbette ne kadar yüksek risk olursa o oranda yüksek kar ya da verim getireceği iş yaşamının bilinen bir gerçeğidir. Alınan riskin başarıya dönüşmesi durumunda sağlanacak yüksek kar marjı ve satış hacminden kaynaklanan verimlilik artışı bu tür sermayeler ile çalışan ve üreten küçük girişimcilere ortak olan ve girişim sermayesi sunan yatırımcılar için çok önemli bir yatırım ve kar alanını oluşturmaktadır.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde karşılaşılan en büyük finansal sorunlardan birisi, kaynak bulmak ve bu kaynakları doğru zamanda, doğru yerlere yatırım olarak yönlendirebilmektir. Teknolojik gelişmenin yavaş olduğu, yeni fikir ve düşüncelerin hayata geçirilmesinde zorluklarla karşılaşılan ekonomilerde, risk sermayesi yöntemi, makro anlamda rekabeti teşvik eden, bu sayede de üretimin ve kalkınmanın önünü açan bir unsur olmaktadır. Ancak; dünyadaki tüm risk sermayesi fonları, fırsat olmayan yerde fırsat yaratamazlar. Dolayısı ile risk sermayesi fonlarının kendi başlarına bir etkisi yoktur. Girişimcilerin ve teknolojik yeniliğe sahip firmaların varlığı, bu fonların başarısını doğrudan etkilemektedir.

 

Sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, aynı zamanda gelişmiş ülke ekonomilerinde de, var olan alternatif yaratabilme gücünden yararlanarak, maliyeti azaltmak ve dolayısı ile daha çok kâr elde edebilmek amacıyla sıklıkla kullanılır.

 

Risk sermayesi yöntemi ile klasik girişimci (müteşebbis) tanımı değişikliğe uğramış, yerini girişimci ve yatırımcı olmak üzere iki farklı kavrama bırakmıştır. Girişimci; teşebbüs eden, meydana getiren anlamını alırken, yatırımcı; sadece elindeki kaynak fazlasını değerlendirmek ve bu sayede kazanç elde etmek isteyen olarak tanımlanmıştır. Risk sermayesinin tanımından da anlaşılacağı üzere, teknolojik yenilik veya yeni bir fikrin hayata geçirilmesi sırasında karşılaşılan kaynak sorununun çözümlenmesi esas amaç olarak belirlenmiştir. Risk sermayesinde, riskin büyük bölümü finansmanı sağlayan fonun veya şirketin üzerindedir. Eğer; söz konusu yatırım beklenen getiriyi sağlamazsa, fonu sağlayan risk sermayedarının bir ortak olarak bundan olumsuz etkileneceği kuşkusuzdur.

 

II- RİSK SERMAYESİ UNSURLARI

 

1. Teknolojik Yenilik: Risk sermayesi, yüksek kazanç amacı ve spekülatif kâra yönelik değildir. Bu kâr teknolojinin getirdiği verimlilik artışından kaynaklanır. Teknolojik yenilik uzun araştırmalara dayanmaktadır. Risk sermayesi, kaynak dağılımını düzenleyici ve verimlilik artırıcı özelliğini bu ölçüde üstlenmektedir. Yeni yatırımların yüksek riskini düşürmek amacıyla genellikle her aşamada işletmelere yatırım yapılmaktadır. 

 

2. Sermayeye Katılma: Risk Sermayesi yatırımı esas olarak öz sermaye yatırımıdır. Risk sermayedarı yatırım yaptığı şirkete bir alacaklı olarak değil bir ortak olarak girer. Bu çerçevede de işletme yönetiminde söz sahibi olabilir. Ortaklık hisseleri yatırım başlangıcındaki görüşme ve pazarlık sonucu belirlenebilir 

 

3. Yönetime Katılma: Risk sermayesi yatırımcısı yönetim riskini azaltmak amacıyla yönetime katılır. Burada amaç yönetim kontrolünü ele almak değil, yönetim ve organizasyonda destek sağlamaktır. Risk Sermayesi yatırımcısı, uzmanları aracılığıyla işletmenin yatırımlarını denetler. 

 

4. Uzun Vadeli Yatırım: Teknolojik buluş ile bu buluşun pazara sunulduğu zaman aralığının ortalama 7 ilâ 10 yıl olduğu hesaplanmaktadır. Aslında piyasaya ilk giren değil genellikle ilginç yenilikler ile giren kazanç sağlamaktadır. Bu nedenle risk sermayesi yatırımları halka kapalı şirketlerin menkul kıymetleri için etkin bir piyasanın olmamasından dolayı kısa dönemde likit özelliğine sahip değildir. 

 

5. Küçük İşletme, Hızlı Büyüme: Risk sermayesi yatırımları firmaların yatırımlarından bağımsızdır. Ancak yatırımların amacı hisse senetlerinden normalüstü bir kazanç sağlamak olduğu için bunu çoğu kez küçük fakat teknolojisiyle çok hızlı bir büyüme sergileyen şirketler sağlayabilmektedir. Risk sermayesi bu ölçütle Kobi’lerin gelişimine ortak olmaktadır 

 

6. Yüksek Risk-Yüksek Getiri: Riskin yüksek olması demek beklenen sonucun ortaya çıkmaması ihtimalinin kuvvetli olması demektir. Risk terimi olumsuzluk ihtimalidir. Ancak risk sermayedarı riskten kaçınmayan, daha fazla riske giren ve elinden geldiği kadar onu yenmeye çalışan kişidir.

 

III. RİSK SERMAYESİNİN GELİŞİMİ VE EKONOMİYE KATKILAR

 

Risk sermayesi finansman modeli, ilk ortaya çıktığı 1940’lı yıllardan günümüze kadar önemli gelişmeler göstermiştir. Bu gelişmede birçok faktör rol oynamıştır. 

 

1. Teknolojik Gelişmeler: Son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak, ülkelerin dünyadaki teknolojik gelişmeleri mümkün olduğu kadar düşük bir maliyetle yakından izlemek ve kontrol altında tutmak istemeleri risk sermayesi modelinin hızla gelişmesini sağlamıştır.

 

2. Finansal Piyasalardaki Gelişmeler: İşletme ölçeklerinin büyümesi ve yüksek teknoloji kullanımının çok miktarda sermaye kullanımını gerektirmesi, hem ulusal hem de uluslararası finansal piyasalarda önemli yapısal değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Finansal piyasalarda her geçen gün yeni finansal araçlar oluşmaya başlamış, kredilerin finansal varlıklara dönüştürülebilmesi mümkün hale gelmiş, finansal işlemler belirli merkezlerde toplanmaya başlamış ve finansal piyasalar iletişim teknolojisi sayesinde bütünleşmiştir. Tüm bu gelişmeler risk sermayesi modelinin giderek yaygınlaşmasını sağlamıştır. 

 

3. Kobi Gelişmeleri: Kobi’lerin, ekonomiye en kolay entegre olan, kriz dönemlerini en az zararla atlatan işletme ölçeği olduğu geçmiş deneyimlerden elde edilen gerçek bir sonuçtur. Büyüme potansiyeli yüksek bu tür işletmelerin yaygınlaşması, bu işletmelerde gelecek gören sermayedarların risk sermayesi yöntemi ile Kobi’lerin finansman sorununu çözmek ve yüksek kârlar sağlama istekleri de bu modelin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. 

 

4. Mali Önlemler: Risk sermayesi, yeniliklerin ortaya konması temeline dayalı bir yöntem olması dolayısı ile, araştırma geliştirme harcamalarının vergiden düşülmesine imkân sağladığı için, kâr payı ödemelerinde ve sermaye kazançlarında vergi kolaylığı sağlamaktadır. 

 

5. Mevzuat Değişiklikleri: Hisse senetlerinin borsaya kote zorunluluğunun olmadığı ikincil piyasalarda giriş çıkış serbestisi getirilerek risk sermayesi yatırımlarına kolaylık sağlanması da önemli bir etken olarak görülebilir  

 

Yukarıda belirtilen nedenlere dayalı olarak büyük gelişme gösteren risk sermayesi finansman modelinin, firmalara özellikle de Kobi’lere sağladığı yararlara ek olarak, ülke ekonomisinin gelişimine de çeşitli katkıları bulunmaktadır. Bu katkıları başlıklar halinde şu şekilde ifade etmek mümkündür. 

 

i) Risk sermayesi, tasarrufları doğrudan sabit sermaye yatırımlarına aktardığı için, bir ülkenin sanayileşmesine büyük katkıda bulunur. 

ii) Yapılan yatırımlar büyük ölçüde teknolojik yenilik ve gelişmelere yönelik olduğu için, o ülkede teknolojinin hızla gelişmesine doğrudan katkı sağlamaktadır. 

iii) Risk sermayesi modeli ile, dinamik, yaratıcı ve çoğu zaman genç ancak yeterli finansman gücü olmadığı için ortaya çıkamayan yeni bir girişimci sınıfı için imkan ve kaynak yaratılmaktadır. 

iv) Yeterli düzeyde geliştiği tüm ülkelerde, ekonominin temelini oluşturan ve genellikle devlet desteği bekleyen Kobi’lerin finansman sorununa çözüm teşkil etmektedir. 

v) Risk sermayesi yatırımları, yeni teknolojilerin transfer edilmesine imkan sağladığından, yönetim desteği ile yatırım olgusunun güncelleştirilerek etkinliğinin artırılmasına da yardımcı olabilmektedir. 

vi) Bu modelde, yeni buluş ve teknolojilerin daha sık ortaya çıkması teşvik edildiğinden, lisans, patent gibi kişisel hakların korunmasına imkân ve ortam sağlanabilmektedir 

Risk sermayesi finansman modeli, ayrıca daha rasyonel kaynak kullanımına ve yabancı sermayenin daha hızlı transferine yol açarak, ihracat artışı sağlamakta, sermaye piyasasında yeni araçlar oluşmasına katkıda bulunmakta ve kendini geliştirme ihtiyacı içinde olanlar açısından bakıldığında ise beyin göçünü engellemektedir.

 

IV. DÜNYADA RİSK SERMAYESİ UYGULAMALARI

 

1. RİSK SERMAYESİNİN A.B.D.’ DE GELİŞİM SÜRECİ

 

Çağdaş finansal yöntem olarak risk sermayesinin ilk uygulandığı yer Amerika Birleşik Devletleri'dir. Değişik zamanlarda A. B. D.'ye göç edenlerin iŞ kurabilmek amacıyla bankalardan uzun vadeli aldıkları "girişimcilik sermayesi" ile kendini göstermiştir. 18. ve 19. yüzyıllarda, Avrupa'dan Amerika'ya yoğun göçler yaşanırken, yeni kıtada iŞ gereksinimi duyan göçmenler, bu yöntemi sıklıkla uygulamışlardır.

 

II. Dünya savaşı sonrasında Amerikalı iŞ adamı Laurence Rockefeller'ın asker arkadaşlarına savaştan sağ dönmeleri halinde İŞ kurmaları için destek sözü vermesi ve bu sözünü yerine getirmesi ile risk sermayesi günümüzdeki anlamına kavuşmuştur. Rockefeller, daha önceden planlamamış olmasına rağmen, bu kaynak aktarımını bir yardım veya borç olarak değerlendirmemiş, aksine arkadaşlarının kuruluşlarına risk sermayesi yöntemi ile hisse alarak ortak olmuştur.

 

1946 yılında Boston da kurulan Amerikan Araştırma ve Geliştirme Şirketi (American Research and Development Corporation, ARD), ilk kamu risk sermaye şirketi olarak, risk sermayesi yatırımları için kurumsal bir örnek teşkil etmiştir. 1953 yılında bazı bankalar ve yatırım şirketleri, küçük ölçekli işletmelere uzun vadeli fonlarla finansman hizmeti sağlamak üzere Küçük İşletmeler İdaresi'ni (Small Business Administration, SBA), kurmuşlardır.

 

Risk sermayesi finansman modeli, asıl patlamayı ise yetmişli yılardan sonra yapmıştır. Bilgi teknolojilerindeki gelişmeye paralel olarak, dinamik ve yaratıcı fikirlerin sayısı hızla artmış ve bu sektörde risk sermayesi daha yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır.1971 yılında Amerika da Gelişmekte Olan Şirketler Borsası (NASDAQ) kurulmuş, bu sayede küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman ihtiyacına yönelik işlemler bir kurum çatısı altında toplanarak işleyişi daha düzenli hale getirilmiştir. Sermaye sahibi yatırımcılar bu piyasadan hisse senedi alım-satım işlemleri sırasında şirketler hakkında daha düzenli ve gerçekçi bilgi edinme imkanına sahip olurken, risk sermayesi ile büyüyen şirketler de burada rahatça kayıt (kotasyon) imkanı bulmakta ve hisse satımı gerçekleştirmektedirler. NASDAQ, bugün işlem hacmi ve işlem sayısı ile dünyanın en büyük borsası haline gelmiştir.

 

A.B.D. 1978’den sonra çıkardığı yasalarla risk sermayesi yatırımlarından kaynaklanan gelir vergisi muafiyetlerini artırarak, emeklilik fonlarının önemli bir bölümünün risk sermayesi fonlarına aktarılmasını teşvik etmiştir.1980'de 1,2 milyar USD risk sermayesi fonu kullandırılırken, bu rakam 2000 yılında 60 milyar USD'ın üzerinde olmuştur. 2004 yılında ise, bu rakamın 100 milyar USD' ın üzerinde olması beklenmektedir 

 

2. RİSK SERMAYESİNİN AVRUPADA GELİŞİM SÜRECİ

 

Avrupa‟da risk sermayesi alanındaki ilk önemli girişim Avrupa Risk Sermayesi Birliği‟nin (European Venture Capital Association-EVCA) kurulması olmuştur. 1983 yılında kurulmuş olan EVCA‟nın merkezi Brüksel‟dedir. EVCA‟nın temel amacı, risk sermayesi düşüncesinin Avrupa‟da benimsenip yaygınlaşmasını sağlamak ve ülkeler arasında bilgi alışverişine ve sermaye akışına yardımcı olmaktır. 

 

2.1. ALMANYA 

 

Alman (Batı Alman) devleti yetkilileri, 28 bankanın birleşerek bir girişim sermaye şirketi kurmalarını istemiş ve şirket eğer zarar ederse devletin zararın % 75'ini karşılayacağı belirtilmişti. Bu yönlendirme ile birlikte 1975' te ilk destekli girişim sermaye şirketi (Waingsfinanzierungsgesells-chaft) kuruldu. Ancak ilk gerçek Alman girişim sermaye şirketi 1983'te Münih'te kurulan "Technoventure" adlı şirket oldu. 

 

Almanya' da 1992 yılında, risk sermayesi fonu için ayrılan sermaye tutarı 1.700 milyon marktır. Bu tutar 1991 yılı için de hemen hemen aynıdır. 1991 yılında olduğu gibi 1992 yılında da bankalar sektördeki yerlerini korumuşlardır. 1992 yılında yapılan yatırımların sayısı 684'dür. Bunlardan 456'sı yeni yatırımdır (1052 milyon DM) 228'i ise 44 devam eden (follow on) yatırımlardır (DM 227 milyon). Almanya' da Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi oranları yüksektir. Risk sermayesi şirketlerinin yatırımlarından çıkışı; satış (trade sale), buy-back veya secondary purchase şeklinde olmaktadır.

 

Almanya’ da uzun dönem risk sermayesi yatırımları kısa dönem risk sermayesi yatırımlarının yaklaşık olarak üç katıdır. 2008 Yılında Almanya’ da toplam 346 şirket 309 milyon dolar tutarında kısa dönem risk sermayesi yatırımı, 555 şirket ise 969 milyon dolar tutarında uzun dönem risk sermayesi yatırımı gerçekleştirmişlerdir.

 

2.2. FRANSA

 

Fransa’ da risk sermayesi 1970‟li yıllarda ortaya çıkmıştır.1972 yılında risk sermayesi ile ilgili yasal düzenlemeler yapılarak buluşları destekleyecek risk sermayesi şirketlerinin kurulması kararına varılmıştır.

 

Fransa’ da risk sermayesi yatırımlarını desteklemek ve geliştirmek için yapılan düzenlemeler şunlardır: 

 

 

  • Risk sermayesi şirketlerine %50 oranında vergi indirimi sağlanmıştır. 
  • Hükümet, özel risk sermayesi şirketlerini vergi, hızlı amortisman, ucuz kredi gibi teşvik tedbirleriyle özendirmeye çalışırken, risk sermayesi şirketi gibi çalışan kamu kuruluşları ve fonlar oluşturmaktadır. 
  • Şirketlerin borsaya kota olmaları kolaylaştırılmıştır. 

 

 

2.3. İNGİLTERE

 

İngiltere’ de 1945 yılında İngiliz Merkez Bankası Bank England tarafından çeşitli finansal kuruluşların işbirliği ile Industrial and Commercial Financial Corparation (ICFC) kurularak risk sermayesi adına ilk adım atılmıştır. Bu kuruluş, bir yandan risk sermayesi şirketleri gibi girişimcilerin getirdiği yenilikleri değerlendirir ve yeni şirketlere ortak olarak onları finanse ederken, diğer yandan banka gibi davranarak kredi vermektedir. Batmakta olan şirketleri kurtarmak veya girişimlerini desteklemek amacıyla fon isteyen şirketlere yardımcı olmaktadır.

 

Bu sayılanların dışında İngiltere’ de 1980 yılı sonrasında yapılan düzenlemeler şöyle özetlenebilir:

 

  • Devlet, risk sermayesi sektörünün gelişmesi için, vergi muafiyetine gitmiştir. Ayrıca risk sermayesi için fon oluşturulması ve tasarrufların bu fonlara aktarılmasının sağlanması amacıyla hükümet tarafından çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. 
  • Beş yaşından küçük işletmelerin hisselerini satın alan yatırımcılara vergi indirimi gerçekleştiren Başlangıç Projesi kabul edilmiştir. 1982 yılında 5 yıllık şart kaldırılmış, 1983 yılında ise programın adı Büyüme Projesi olarak değiştirilmiştir. 1986 yılında söz konusu yatırımlar için kişi basına yıllık 40 bin sterline kadar vergi muafiyeti getirilmiştir.

 

3. UZAKDOĞU ÜLKELERİNDE RİSK SERMAYESİ UYGULAMALARI

 

3.1. JAPONYA

 

Japonya’ da risk sermayesi sektörü gelişmiş olmasına rağmen Amerika ile kıyaslandığında daha emekleme aşamasındadır. 

Japonya'daki toplumsal koşullara bakıldığında, RS sektörünün Amerika' dakinden farklı olmasının nedenleri görülebilecektir. Bunlar şu şekilde özetlenebilir;

 

  • Japonya’ da ABD’ nin aksine imalat sektöründeki büyük şirketler teknolojik yeniliklere kolayca uyum sağlayabilmektedirler. Ayrıca bu tip şirketler yeni teknoloji yatırımlarına kendileri girişebilmektedir. Japonya'da büyük firmalar genellikle küçük firmalarla rekabet etmezler, onları taşeron olarak kullanırlar. Küçük firmaların kendi başlarına hareket etmeleri oldukça güçtür. 
  • Japonya'ya özgü farklı bir uygulama da ömür boyu iş garantisidir. Büyük firmalar, insanları üniversitelerden alıp, emekli oluncaya kadar aynı işyerinde istihdam etme eğilimindedir. Bu sistem, doğal olarak potansiyel müteşebbisi kendi işlerini kurma noktasında teşvik etmemektedir. 
  • Amerika’ da risk sermayesi sistemi hisse senetlerinin alım ve satımına dayanmaktadır. Japonya’ da ise, hisse senedinin alımı ile iki şirket arasında uzun sürecek bir ilişki anlamına gelmektedir.. Ayrıca, hisse senedi sahiplerinin portföylerindeki yatırımlarını halka veya başka şirketlere satarak kâr beklentisi içerisinde olması fikri Japonlarca paylaşılmaz, çünkü bir Japon firması bağımsız kalmak ister ve şirketler ancak iflasın bir alternatifi olarak satılabilir. 
  • Japonya’ da işyeri kiralarının ve arsa fiyatlarını pahalı olması, iş kurumuna ciddi engeller oluşturmaktadırlar. Ayrıca Japonya’ da üniversitelerin yeni girişimleri desteklemesi ABD’ de ki kadar yaygın değildir. Bunlara ilave olarak, Japonya'da Antimonopol Kanunu da RS şirketlerinin finanse ettikleri işletmelerin yönetim kurullarında yönetici bulundurmalarını yasaklamaktadır. 

 

 

 GSYİH İçerisinde AR-GE Harcamaları Oranlar (GSYİH%) 

Ülke20052006 /2007 

Amerika Kıtası 

Amerika2,62,62,7 

Arjantin0,50,50,5 

Brezilya1,01,0- 

Kanada2,12,02,0 

Paraguay0,1-- 

Uruguay-0,4- 

Avrupa Kıtası 

Almanya2,52,52,6 

Avusturya2,42,52,5 

Belçika1,91,91,9 

Birleşik Krallık1,81,81,8 

Danimarka2,42,52,6 

Fransa2,12,12,1 

İsviçre3,73,83,7 

İtalya1,11,1- 

Rusya1,11,11,1 

Türkiye0,60,60,7 

Yunanistan0,50,50,5 

Asya Kıtası 

Çin1,31,41,5 

Hindistan0,80,80,8 

Hong Kong0,80,8- 

İran0,70,7- 

Japonya3,33,43,4 

Avustralya Kıtası 

Avustralya-2,2- 

Yeni Zelanda1,2-1,3 

 

V. TÜRKİYE’ DE RİSK SERMAYESİ UYGULAMALARI

 

Türkiye’de risk sermayesine yönelik alt yapı fazla gelişmemiştir. İs çevrelerindeki en yetkili ağızlar bile “risk sermayesinin Türkiye’de sermaye sahiplerinin ilgi alanına girmediğini” ifade etmektedirler. Ülkemizde risk sermayesi kavramı 1960‟lı yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile özel girişimlere teşvikler oluşturulurken, özel sermayenin küçük birimler halinde sanayiye aktarımı beklemiştir.

Ülkemizde risk sermayesi ile ilgili çalışmalar 1980 sonlarına rastlamaktadır. Ülkemizde KOBİ’lerin önemi anlaşıldığından beri gerek KOSGEB, Teşebbüs Destekleme Ajansı, üniversitelere bağlı teknopark danışmanlıkları (ODTÜ, iTÜ, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü), İzmir Teknopark Danışmanlığı A.Ş. gibi kurumlar da risk sermayesi türünde çalışmalar ve danışmanlık hizmetleri vermektedirler. 

 

1. Türkiye’de Risk Sermayesinin Hukuki Yapısı

 

Türk Sermaye Piyasası Mevzuatında Risk Sermayesi (Venture Capital) şirketlerine en yakın kuruluşun, Menkul Kıymetler Yatırım Ortaklıkları olduğu belirtilmiştir. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ nda faaliyette bulunacak kuruluşlar üç grupta toplanmıştır. Bunlar: Menkul Kıymetler Yatırım Ortaklıkları, Menkul Kıymetler Yatırım Fonları ve Aracı Kurumlardır. Tasarruflarını geniş anlamda sermaye piyasasında, dar anlamda ise hisse senedi piyasasında (borsada) değerlendirmek isteyen, ancak hangi alanda yatırım yapacağını ve bu yatırımını tehlikelerden nasıl koruyacağını bilmeyen küçük yatırımcıların, bu küçük tasarrufları birleştirerek çeşitli menkul kıymetlere yatıracak ve böylece hem ekonomik güç oluşturacak, hem de tasarrufları tek bir yatırımın kaderinden kurtararak riski dağıtacak yatırım kurumlarına ihtiyaç vardır.

 

1.1. Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıklarının Kuruluş Şartları

 

Türkiye risk sermayesi sektörü, yasal düzenlemeler ve sermaye piyasaları açısından yatırım ortaklıkları odaklı bir yapıya sahiptir. Risk sermayesi faaliyetlerinde bulunan bu ortaklıklara ilişkin yasal düzenlemeler, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yayınlanan SPK Tebliğleri ile yapılmaktadır. Buna göre; 

Ani usulde kurulacak ise; 

1.Kayıtlı sermayeli anonim şirket şeklinde kurulması, 

2.Başlangıç sermayesinin 5 trilyon Türk Lirasından az olmaması, 

3.Hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması, 

4.Ticaret unvanında “Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı” ibaresinin bulunması, 

5.Esas sözleşmesinin TTK, Kanun ve bu Tebliğ hükümlerine göre düzenlenmesi, 

6.Ortaklıkta % 10‟dan fazla paya sahip tüzel kişi ortakların yönetim kurulu üyelerinin muaccel vergi ve prim borcu bulunmaması, 

7.Kanunda belirtilen portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere Kurula başvurması, 

8.Kurucu ortaklardan en az birisinin lider sermayedar olması şarttır. 

Risk Sermayesi Yatırım Ortaklığına Dönüşecek ise; 

1.Kayıtlı sermaye sistemi içinde yer alması veya bu amaçla Kurula başvurmuş olması, 

2.Başlangıç veya ödenmiş sermayesinin 5 trilyon Türk Lirasından az olmaması,  

3.Ticaret unvanını “Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı” ibaresini içerecek şekilde değiştirmek üzere Kurula başvuruda bulunması, 

4.Esas sözleşmesinin TTK, Kanun ve bu Tebliğ hükümlerine göre düzenlenmesi için Kurula başvurmuş olması, 

5.Ortaklıkta % 10‟dan fazla paya sahip tüzel kişi ortakların yönetim kurulu üyelerinin muaccel vergi ve prim borcu bulunmaması, 

6.Portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere Kurula başvurması, 

7.Mevcut ortaklardan en az birisinin lider sermayedar olması, şarttır.

 

2. Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıklarının Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu

 

2.1. Kurumlar Vergisi (KV) Açısından Durum

 

—  RSYO' lar anonim şirket olmaları ne¬deniyle KVK Md. l'e göre KV mükellefi¬dirler.

—  Bu şirketlerin kurum kazançları, aynı Kanun'un 8. maddesi 12 numaralı bendi ile kurumlar vergisinden istisna edilmiş¬tir.

—  3824 sayılı Kanun ile eklenen Müker¬rer 25. maddeye göre bu ortaklıklar "asga¬ri kurumlar" vergisi ödemek durumunda¬dırlar. Ancak, Bakanlar Kurulu'nun bu ko-nuda düzenleme yaparak KV ödetmeme yetkisi bulunmaktadır. Bakanlar Kurulu,31 Aralık 1992 tarihinde yayımlanan Res¬mi Gazete' de 92/3895 sayılı Kararname ile RSYO' lar için asgari kurumlar vergisi oranını sıfırlamıştır. Bu itibarla RSYO kazançları üzerinde KV yükü sıfırdır. 

 

2.2. RSYO 'dan Kar Payı Alanlar Bakımından, Yani Gelir Vergisi Kanunu(GVK) Açısından Durum

 

RSYO' dan kâr payı alan gerçek kişiler, GVK Md. 94'e göre hisse senetleri kâr paylarından stopaj yapılmadığı için vergiden muaftır. RSYO' dan kâr payı alan kurumlar, GVK Mükerrer Md. 39'a göre kazançtan indirecek ancak GVK Md. 94-A/ 15/d-iii uyarınca %10 stopaj ödeyeceklerdir. (92/3802 sayılı Kararname ile)

 

2.Türkiye’de Risk Sermayesi Hususunda Karşılaşılan Sorunlar

 

  • Risk sermayesi yatırımları uzun süreli yatırımlar olduğu için bu yatırımlarda uzun vadeli fonlara gereksinim vardır. Fakat Türkiye’ de kısa dönemli uygulamalar yaygınlaşmıştır. 
  • Ülkemizde az sayıda uzman danışmanlık firmasının bulunması ve bu firmaların risk sermayesi yatırımı için, tam olarak hazırlıklı olmaması ve gerekli bağlantıları kurmamaları sonucunda ülkemize gelip yatırım yapmak için gelen yabancı risk sermayedarları çekingen davranmaktadır.
  • Türkiye’ de büyük holdinglere bağlı birçok şirketin yabancı ortaklarla ortak risk sermayesi yatırımları yapması ve böylece yüksek teknolojiyi elde etmesi risk sermayesi yatırımının önemini azaltmaktadır. Böylece bu holdinglere bağlı şirketler hem AR-GE masraflarından kurtulmakta hem de yeniliklere kolaylıkla ulaşmaktadır.
  • Ülkemizde girişimcilik ve risk alma özelliğinin geliştirilmesine dönük eğitimlere yeterince önem verilmemektedir.

 

VI-SONUÇ

 

Risk Sermayesi, finansman sıkıntısı çeken küçük işletmelerin desteklenmesi ve bu işletmelerin geliştirilerek ekonomiye kazandırılması yoluyla, istihdam, ekonomik büyüme, teknoloji birikimi ve transferi gibi makroekonomik sorunların çözümüne ciddi katkılar sağlayabilecek bir araçtır.

Risk Sermayesi, gelişme potansiyeli gösteren riskli yatırımlara, özellikle hisse senedi yoluyla finansman imkânı sağlamaktadır. Sistemin iyi işlemesi halinde o ülkenin teknolojik kapasitesinin ve uluslararası piyasalardaki rekabet gücünün artacağı bir gerçektir. Teknolojilerini yenileyen ve yeni ürün ve yöntemle geliştirebilen ülkeler diğerlerine göre daha hızlı büyümektedir. Bu nedenle girişimciliğe gereksinim duyulan böyle bir yapıda girişimcilerin finansmanı zorunlu bir unsur olarak görülmektedir. Bu nedenle, risk sermayesi modelinin gelişimi, sermaye piyasalarında halka açılmasının kolaylaştırılması ile işlerlik kazanacaktır. 

Risk sermayesi sistemi yatırımlar için faizsiz ve uzun vadeli fon sağlayabilme kolaylığı nedeniyle yeni bir finansman yöntemi olarak ülkemizde gündeme gelmiştir. İyi işlemesi ve yaygınlaşması halinde risk sermayesinin ülkemizin gelişme sürecine katkıda bulunacağı söylenebilir. Avrupa Birliği ile bütünleşme aşamasında, AB ülkelerindeki Kobi’ler ile ülkemiz Kobi’lerinin rekabet edebilmesi ve dünya ekonomisine entegre olabilmeleri, zayıf oldukları noktalarda desteklenmeleri ile mümkün olabilecektir. 

Risk sermayesi modelinin işlerlik kazanabilmesi için Türkiye uygulamasında dikkate alınması gereken faktörler kanaatimizce şunlardır; 

 

Risk sermayesi politikaları aynı zamanda teknoloji, yenilik, girişimcilik politikaları ile bir bütünlük içinde olmalıdır. Türkiye kendi iş gücü, bilgi ve becerisine uygun olan belirli alanlarda yoğunlaşmalı ve bu alanları en olumlu şekilde geliştirmeli ve girişimcilik konusunda toplumsal alışkanlıkların değiştirilmesine çalışılmalıdır. 

 

Yabancı sermaye çekebilmek için bürokrasi azaltılmalı, yatırım indirimi, vergi muafiyeti, teşvik önlemleri cazip hale getirilmeli, ayrıca sermaye piyasasına girişi kolaylaştıran yeni finansal varlıklar ve finansal kurumlar geliştirilmeli, fonların sermaye piyasasına akışı sağlanmalıdır. İstikrarsız ekonomik ortam, yüksek faiz ve enflasyon sorunları çözülmeli, rant ekonomisine çözüm bulunmalıdır. Risk sermayesi fonları, yeni KİT’lere yol açmaması için devlet eliyle yönlendirilmemeli ve profesyonelce seçilmiş teknoloji yatırımlarına aktarılması sağlanmalıdır. Risk sermayesi olarak öz sermaye finansmanı hedeflenmeli ve borçlanma esaslı yöntemlere itibar edilmemelidir. 

 

Av. Deniz Cem TOPTAŞ

 
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır. Reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde algılanmamalı ve yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.
© Beylikdüzü Avukat: Av. Deniz Cem Toptaş - Toptaş Hukuk Bürosu